Erdoğan, son yıllarda yaşanmış olan göç hareketliliği mevzusunda mühim mesajlar verdi. Bazı ülkelerin mesuliyet üstelenmediğini belirten Erdoğan, ‘yüzleşme’ çağrısında bulunmuş oldu.
TBMM’nin ev sahipliğinde Parlamentolar Arası Birlik (PAB) ile İstanbul’da Küresel Parlamenter Göç Konferansı düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konferansa video ileti gönderdi.
Göç mevzusuna dikkati çekti
Erdoğan, “Derhal her gün Yunan güvenlik güçleri tarafınca zulmedilen, soyulan, darp edilen, hatta katledilen mültecilerin dramlarına tanık oluyoruz.” ifadesini kullandı.
Göç ve sığınmacılar meselesinde aslolan yükü sesi oldukca çıkan gelişmiş toplumların değil, kriz bölgelerine komşu Türkiye benzer biçimde ülkelerin çekmekte bulunduğunu belirten Erdoğan, şunları söylemiş oldu:
“Birkaç yüz mülteciyi reklam malzemesi olarak kullananlar…”
“Birleşmiş Milletler rakamlarına nazaran yüksek gelirli ülkeler 1000 şahıs başına averaj 2,7, sığınmacı barındırırken, orta ve düşük gelirli ülkeler ise 5,8 mülteciye ev sahipliği yapıyor. Kabul ettikleri birkaç yüz mülteciyi reklam malzemesi olarak kullananlar, derinleşen insani krizler karşısında hiçbir mesuliyet üstlenmiyor.
“En fazla mülteciye ev sahipliği meydana getiren ülkeyiz”
Son 7 senedir dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği meydana getiren ülkeyiz. Tarihimizin, kültürümüzün ve inancımızın bizlere yüklediği bu görevi inşallah bundan sonrasında da yerine getirmeye devam edeceğiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Küresel Parlamenter Konferansı’na video ileti gönderdi
“Asla kimse sorumluluklarından kaçamaz”
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insan hareketliliğinin yaşandığı günümüzde asla kimse sorumluluklarından kaçamaz. Internasyonal cemiyet, göç olgusunun temelinde yatan sorunlarla yüzleşme cesareti göstermedikçe bu meselenin önüne geçilemez.
Konuşma çerçevesinde yapacağınız tartışmaların, ortaya koyacağınız fikirlerin probleminin çözümüne katkı sağlamasını temenni ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının öteki bölümünde şu şekilde devam etti:
“Sığınmacı düşmanlığını körüklediğini gözlemliyoruz”
“Son 2.5 yılımıza damga vuran koronavirüs salgınıyla birlikte nefret söylemlerinin küresel ölçekte ürkütücü boyutlara vardığını görüyoruz. Ekonomik sıkıntıların başta Batılı ülkeler olmak suretiyle tüm dünyada yabancı karşıtlığını ve sığınmacı düşmanlığını körüklediğini gözlemliyoruz.
Bununla eş zamanlı olarak salgının tetiklediği ekonomik krizle beraber daha çok insan yurt ve evlerini terk etmek zorunda kalıyor. Şu an dünya genelinde göçmenlerin sayısı 275 milyona, yerlerinden edilen kişilerin sayısı 85 milyona, mültecilerin sayısı ise 30 milyona yaklaştı.
“İçimizi acıtan manzaralarla karşılaşıyoruz”
Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmalarla birlikte mevcut sığınmacı sayısına 5 milyon şahıs daha eklendi. İnsan hareketliliğinde içimizi acıtan manzaralarla karşılaşıyoruz.
Zulümden, baskıdan, açlıktan kaçarak, güvenli bir gelecek kurma ümidiyle çıkılan yolculuklar, kimi süre felaketle neticeleniyor. Geride bıraktığımız dönemde bir çok hanım ve çocuk olmak suretiyle 30 bine yakın göçmen Akdeniz’de yaşamını yitirdi.
Yunan güvenlik güçlerinin tutumuna tepki
Avrupa’ya sığınan on binlerce Suriyeli çocuğun ise nerede olduğu, kimler tarafınca kaçırmış olduğu, akıbetlerinin ne olduğu bilinmiyor. Derhal her gün Yunan güvenlik güçleri tarafınca zulmedilen, soyulan, darp edilen hatta katledilen mültecilerin dramlarına tanık oluyoruz.
Esasen göç ve sığınmacılar meselesinde yükü; sesi oldukca çıkan gelişmiş toplumlar değil, kriz bölgelerine komşu bizim benzer biçimde ülkeler çekmektedir. Kıtaların ve kültürlerin kavşağında yer edinen bir ülke olarak göç olgusu tarih süresince beşeri ve toplumsal hayatımızın bir parçası olmuştur.
“Güvenli liman olarak hep Türkiye’ye sığındılar”
Engizisyondan kaçan Museviler başta olmak suretiyle son 500 yılda zulme uğrayan milyonlarca insana kapılarımızı açtık. Kafkasya’daki kardeşlerimiz de Balkanlar’daki soydaşlarımız da başları dara fikir güvenli liman olarak hep Türkiye’ye sığındı.
Birinci Körfez Savaşı’nda, Irak’tan kaçan yüz binlerce Kürt kardeşimize haiz çıktığımız benzer biçimde, Suriye’deki çatışmalardan kaçan 3,6 milyon Suriyeli sığınmacıyı da topraklarımızda kabul ettik. Kapımıza gelen asla kimseyi etnik kimliği, dini, kültürü, meşrep ve mezhebi sebebiyle geri çevirmedik.”