Güneşten gelen UV ışınlarının cilde zararı olan olduğu bilinmektedir. Peki, buna karşı en iyi korunma iyi mi olmalı? İşte güneş ışınlarından korunma hakkında 10 yanlış efsaneleşmiş.
![Güneşten korunma hakkında doğru bilinen 10 yanlış bilgi](https://icdn.ensonhaber.com/crop/250x141-85/resimler/diger//kok/2022/05/30/gunesten-korunma-hakkinda-dogru-bilinen-10-yanlis-bilgi_4559.jpg)
Ultraviyole ışınları, 100 ila 400 nanometre (nm) aralığında güneşten yayılan görünmez radyasyondur. Bir nanometre, metrenin milyarda biridir. Görünür ışıktan daha kısa dalga boyuna haizdir ve daha çok enerji ihtiva eder. Dalga boyuna bağlı olarak ozon tabakasından geçebilir ve değişik sıhhat etkilerine haizdir. Dalga boyu ne kadar kısaysa o denli zararlıdır, sadece cilde de o denli azca nüfuz eder.
UVA, UVB ve UVC olmak suretiyle üç tür ultraviyole ışını vardır. UVA ışınları 320 ila 400 nm dalga boyuna haizdir. Enerjileri UVB’den daha düşüktür ancakcilde nüfuz ederler ve anında bronzlaşmadan, cildin erken yaşlanmasından sorumludurlar ve bazı cilt kanserlerinin ortaya çıkmasında rol oynayabilirler. UVA ışınları ozon tabakası tarafınca kolayca emilmez, ortalama yüzde 95’i ozon tabakasından geçmeyi başarır.
UVB ışınları 280 ila 320 nm dalga boyuna haizdir. Bir tek cildin koruyucu tabakasına nüfuz ederler. Uzun soluklu bronzlaşma ve güneş yanığından ve bir çok cilt kanserinden sorumludurlar. UVB’nin büyük bir kısmı ozon tabakası tarafınca emilir, bir tek yüzde 5’i yeryüzüne ulaşır.
UVC, 100 ila 280 nm dalga boyuna haizdir ve en fazla enerjiye haiz UV ışınlarıdır. Fazlaca düşük dozlarda bile oldukça tehlikelidirler. Öte taraftan ozon tabakasını geçmezler ve asla yeryüzüne ulaşmazlar. Bakterileri öldürmek için suni olarak oluşturulabilirler.
Ultraviyole ışınlarının yoğunluğunu etkileyen faktörler
Dünya yüzeyine ulaşan UV ışınlarının seviyesi ve yoğunluğu birçok faktöre bağlı olarak değişmiş olur.
Gün içindeki saat önemlidir. Güneşten gelen UV ışınları öğle saatlerinde zirveye ulaşır. Güneşin eğim açısı mevsimlere göre farklılık gösterir ve bu da yere ulaşan ışınların yoğunluğunu etkisinde bırakır. Işınlar ilkbahar ve yazları maksimum yoğunluğa haizdir, sadece bilhassa geniş bir kar yüzeyinin UV ışınlarını yansıtabildiği durumlarda kışın da yoğun olabilirler.
Ozon tabakasının kalınlığındaki azalma UV ışınlarının yoğunluğunu arttırır. Bu tesir ilkbaharda daha belirgindir ve sera gazı emisyonlarıyla bağlantılıdır. Bulut örtüsü de yere ulaşan UV ışınlarının miktarını büyük seviyede etkileyebilir. Koyu renkli, yağmur yüklü bulutlar radyasyonun yüzde 80’ini emebilir. Sadece UV, yüksek irtifada hafifçe bulutlar tarafınca daha azca emilir. Dağınık bulutlar, yansıma vakası sebebiyle yerdeki UV miktarını artırabilir. UV yoğunluğu ek olarak hava koşullarını etkileyen atmosfer basıncına da bağlıdır. Tazyik yüksekse ozon tabakası daha ince, tazyik düşükse ozon tabakası daha kalınca olur.
Yeni yağmış ve bozulmamış kar UV ışınlarının yüzde 85’ine kadarını yansıtabilirken kum, beton ve su şeklinde öteki yüzeylerin daha azca yansıtma potansiyeli vardır.
UV ışınları deniz seviyesinden yükseldikçe artar, bu sebeple atmosfer daha incedir ve daha azca UV emer. Bbir dağın tepesinde ölçülen UV kıymeti, şehirde ölçülen UV değerinden daha yüksek olacaktır. 2 bin metre yükseklikte UV kıymeti deniz seviyesinde ölçülenden yüzde 30 daha yüksektir.
Güneşten korunma hakkında doğru malum 10 yanlış
UV ışınları cilt yaşlanmasını hızlandırır ve cilt kanseri riskini artırır. Bu artık yaygın olarak kabul edilen bir informasyon. Sadece güneşten korunma mevzusunda inanılan bazı bilgiler oldukça yanıltıcıdır. Ne kadar güneş kremi uygulanmalı? Kimyasal krem tercih etmek daha mı iyi? İşte güneşten korunma hakkında yanlış bilinenler.
Efsaneleşmiş 1: Bazı güneş kremleri tüm gün koruma sağlar
Her cildin UV ışınlarına karşı kendi koruyucu kıymeti vardır. Cilt ne kadar duyarlı olursa, güneşten korunma süresi o denli sınırı olan olur. Güneş kremleri, bu naturel korumayı ambalajın üstünde belirtilen dizin ile çoğaltır. Mesela, oldukça açık tende bir kişinin ortalama 10 dakikalık naturel bir koruması vardır. SPF 30 bir güneş kremi kullanırsa, güneşte ortalama 300 dakika kalabilir. Sadece pratikte asla kimse güneşte o denli fazla kalamaz. Bununla beraber birçok insan cilt tiplerinin hassasiyetini hafife alır sadece cilt tipine nazaran korunma oldukça önemlidir. Bunlar haricinde terleme de koruma süresini azaltır.
Efsaneleşmiş 2: Kremi tekrardan uygulamak korumayı uzatır
Birçok güneş tutkunu, kremi ikinci kez uygulayarak korumanın tekrardan başladığına inanır. Bu yanlıştır. Cilt tipi ne olursa olsun, belirtilen koruma günde bir tek bir kez geçerlidir. Sadece, iyi bir koruma sağlamak için kremi tertipli olarak uygulamak gerekir.
Efsaneleşmiş 3: Hiçbir güneş kremi hakkaten su geçirmez değildir
Kusursuz bir krem mükemmel olurdu sadece pratikte durum bu şekilde değil. Sözde su geçirmez kremler su altına girdikten sonrasında belirtilen indeksin minimum yüzde 50’si kadar koruma sağlar. Bu yüzden korumayı sürdürmek için banyodan sonrasında ve denize yada havuza girdikten sonrasında tertipli olarak uygulanmalıdırlar.
Efsaneleşmiş 4: Krem tabakası ne kadar kalınsa o denli iyidir
Bu kısmen doğrudur, bu sebeple bir çok insan yeterince güneş kremi kullanmaz. Sadece, nu mevzuda cimrilik yapmamak gerekir. Güneş koruyucu tabakası oldukça inceyse, korumayı mühim seviyede azaltabilirsiniz. Tercihen 15 dakika arayla iki ardışık güneş koruyucu uygulaması yapılması önerilir. Böylece vücudun ilk uygulamada (yeterince) krem almayan bölgelerini korumuş olmuş olursunuz.
Efsaneleşmiş 5: Güneş kremleri cildi derhal korumaz
Yanlış. Sadece güneşe çıkmadan ve terlemeden ilkin güneş koruyucunun cildinizde kurumasına izin verilmelidir. Krem cilde daha iyi yapıştığında daha kuvvetli ve daha etkilidir. İdeal olanı, güneşe çıkmadan ortalama 30 dakika ilkin uygulamaktır.
Efsaneleşmiş 6: Güneş, tehlikeli benleri tetiklemez
Bazı benler genetiktir ve bazıları yaşam süresince gelişir ve güneşlenme oluşumlarını destek sunar. Benler normalde zararsızdır, sadece bazı durumlarda cilt kanserine niçin olabilirler. Her beş melanom vakasından biri mevcut bir benden gelişir. Vücudunuzda 100’den fazla pigment lekesi var ise risk grubundasınız anlamına gelir. Bu yüzden kendinizi bilhassa güneşten korumalı ve cildinizi tertipli olarak denetim ettirmelisiniz.
Efsaneleşmiş 7: Aynı güneşten korunma kuralları egzersiz yapanlar için de geçerlidir
Egzersiz yaparken terlersiniz. Ter damlalarıyla yada suyla temas etmek güneşten korunmayı mühim seviyede azaltır. Kremin tekrarlanması ve sık uygulanmasının yanı sıra yüksek indeksli bir krem kullanmakta fayda vardır. Tüm gün güneşteyseniz, uzun pantolon, uzun kollu elbise giymeli ve şapka da takmalsınız. UV ışınları dağlarda daha yoğundur. Her 1000 metre yükseklikte ortalama yüzde 10 oranında artar. Su sporları da riskleri artırır bu sebeple su UV ışınlarını yansıtarak etkilerini çoğaltır. Suda uzun süre kalınması durumunda UV önleyici elbise giyilmesi tavsiye edilir. Ek olarak, egzersiz yapmak için en iyi süre sabah saatleri için 10:00’a kadardır.
Efsaneleşmiş 8: Böcek koruyucular güneş kreminden ilkin sürülmelidir
En iyisi güneş kremini sürmek, ortalama otuz dakika nüfuz etmesine izin vermek, arkasından böcek koruyucu spreyleri kullanmaktır. Bu sebeple güneş kremi cilde iyi nüfuz eder, sadece suda çözünür sinek ve böcek kovucular bir tek cildin yüzeyine yerleşir. Bu yüzden, bir sivrisinek kovucu çoğu zaman bir güneş kreminden birazcık daha kısa süre tesir eder ve uygulamasının daha süratli yenilenmesi gerekir.
Efsaneleşmiş 9: Kuvvetli güneş ışığı uçukları tetiklemez
Bir çok süre dudakları korumayı unuturuz. Sadece vücudun öteki bölümlerinden değişik olarak dudaklar bilhassa UV ışınlarına karşı hassastır. UV ışınları bir tek uçukları tetiklemekle kalmaz, hem de dudak çevresindeki cildin yaşlanmasını da hızlandırır. Dudaklar hacim kaybederler ve ağız köşelerinde ince çizgiler oluşabilir. Ek olarak, dudaklar da cilt kanseri geliştirebilir.
Efsaneleşmiş 10: Fizyolojik korumalı kremler kimyasallardan daha iyidir
Kimyasal ve fizyolojik korumalı kremler cildi UV ışınlarından korur. Kimyasal filtreler UV ışınlarını emer ve ısıya dönüştürür. Fizyolojik filtreler onları yansıtır. Kimyasal filtreler, fizyolojik filtrelerle elde edilemeyen oldukça yüksek derecede koruma sağlama avantajına haizdir. Kimyasal filtreli güneş kremleri cilde daha iyi nüfuz eder. Fizyolojik filtreler oldukça daha çevre dostudur. Cilt tarafınca daha iyi tolere edilir, bilhassa bebekler ve minik çocuklar için tavsiye edilir. Öte taraftan, cilde yayılmaları daha zor olsa gerek. Kimyasal yada fizyolojik krem seçimi bu yüzden tercihlerinize bağlıdır. Birçok üretici iki filtreyi birleştirir.